TEMEL MİRAS HUKUKU EĞİTİM PROGRAMI

TEMEL MİRAS HUKUKU DERS KONULARI

 

 

Tarih: 10-11 MART  2018

Yer: TBB FARUK EREM AVUKAT EVİ

Adres: Karanfil Sk. No:5/62

Kızılay /Ankara

Kayıt ve İletişim: Av.Ayça Mantuş

05303109337

Katılımcı Bedeli Ödemeleri İçin :  https://www.hmd.org.tr/aidat-odeme/

Eğitimciler:

Doç.Dr.Dr.Mehmet Kılıç (Yıldırım Beyazıt Üni. Hukuk F.)

Mahmut Kamacı (Yargıtay 2.HD.Em.Üyesi)

Av.Ali SELEK (Ankara Barosu)

 

Ders Saatleri:

10.00-10.50

 11.00-11.50

 11.50-13.30 (Yemek Arası)

 13.30-14.20

 14.30-15.20

 15.30-16.20

 

1.GÜN / 10 MART 2018 – CUMARTESİ

 

MİRAS HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

KANUNİ MİRASÇILIK

 Kan Hısımları:

  • Altsoy
  • Ana ve baba
  • Büyük ana ve büyük baba
  • Evlilik dışı hısımlar
  • Sağ Kalan Eş
  • Evlâtlık
  • Devlet

 

İRADİ (MANSUP) MİRASÇILIK

  • Mirasçı atama
  • Belli mal vasiyeti
  • Ölüme bağlı tasarruflar
  • Maddi Anlamda Ölüme Bağlı Tasarruflar
  • Şekli Anlamada Ölüme Bağlı Tasarruflar
  • Miras mukavelesi

MİRASIN İNTİKALİ (GEÇİŞİ)

  1. Mirasın açılması
  2. Miras ehliyeti

MİRASIN KAZANILMASI

 

  • Külli halefiyet ilkesi (Tamamıyla intikal ilkesi)
  • Cüzi halefiyet ilkesi
  • İştirak halinde mülkiyet ilkesi

MİRASIN İNTİKALİNE İLİŞKİN ÖNEMLİ İLKELER

*  Kendiliğinden intikal ilkesi

*  Tamamıyla intikal ilkesi

*  İştirak halinde mülkiyet ilkesi

 

2.GÜN /11 MART 2018  – PAZAR

 

MİRASTAN FERAGAT VE MİRASIN REDDİ

 

MİRASTAN MAHRUMİYET SEBEPLERİ (MİRASÇI OLAMAYAN KİMSELER)

 

MİRASTAN ISKAT SEBEPLERİ

 

MAL REJİMİ VE SAĞ KALAN EŞİN YASAL MİRASÇILIĞI

 

SAKLI PAY KAVRAMI VE SAKLI PAYI İHLAL EDEN TASARRUFLAR:

 

  • Paylaşmaya esas oluşturan tereke
  • Tenkise esas oluşturan tereke
  • Denkleştirmeye (iadeye) esas oluşturan tereke
  • Muris Muvazaası
  • Mirasta Tenkis Ve Denkleştirme Davaları

 

 

 

 

SON DÖNEM ÇOCUK İSTİSMARI VAKALARI HAKKINDA AÇIKLAMA

SON DÖNEM ÇOCUK İSTİSMARI VAKALARI HAKKINDA AÇIKLAMA

Ülkemizde gün geçmesin ki bir yenisi ile karşılaştığımız çocukların cinsel sömürüsü, şiddet, ayrımcılık gibi pek çok hak ihlali yaşanmasın. Çocukların cinsel istismarına yönelik TCK düzenlemelerinin, yaşanan olayların ehemmiyeti ve fazlalığı nazara alındığında yetersiz kaldığı artık tartışmasız bir gerçektir.  Bu minvaldeki açıklamalarımızı daha önce de birçok platformda dile getirmiş olmamıza karşın, görünen o ki; mevcut düzenlemelerin yetersizliği sebebiyle çocuk istismarı vakaları günden güne daha çok artmakta; vahim bir boyuta ulaşmaktadır.

Türkiye’de her dört saatte bir tecavüz veya tecavüze kalkışma suçunun işlendiği, sokaklarda yaşayan yaklaşık 25 bin çocuğun cinsel şiddetle karşı karşıya kaldığı, yılda ortalama 7 bin çocuğun cinsel istismara uğradığı sivil toplum örgütlerince belirtilmektedir. Bu husus ne yazık ki tüm toplumu dehşete düşürmekte, vicdanlarda derin bir yara oluşturmaktadır. Son dönemde yaşanan olaylar, çocuk istismarının birkaç adım ötesine geçmek suretiyle adeta birer vahşet vakası olarak Türk toplumunun bireylerini derinden üzmekte, Türk toplumunun kültürel ve sosyolojik olarak zarar görmesine sebep olmaktadır.

Bu ve buna benzer olayların önüne geçilmesinin yalnızca cezaların caydırıcılığı ile doğru orantılı olduğunu düşünmek elbette doğru değildir. Ne yazık ki senelerdir süre gelen, Türk milletinin örf ve adetlerini değiştirme çabası, bu elim vakalarda vücut bulmaya başlamıştır. Aziz Milletimizin her bir ferdini dehşete düşüren bu menfur olaylar hepimizi ve toplumun vicdanını derinden yaralamıştır. Bu ve benzeri olayların önüne geçiş yine toplum bilincinin aşılanması, anlatılması, çocuğun ve çocukluğun öneminin yeniden herkesçe benimsetilmesi çalışmalarıyla başarıya ulaşacaktır. Bunlarla beraber cezai boyutta caydırıcılığın sağlanması adına da biz Hukuki Mücadele Derneği mensupları milliyetçi avukatlar olarak elimizden gelen çalışmaları dün olduğu gibi bugünde yapacağız.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza tüm meselelerden daha büyük önem vermiştir. Her zamanki gibi geleceğe ışık tutan sözleri ile zihinlerimizi aydınlatmış, “Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir ” demek suretiyle çocuğun gelişimi noktasında üzerimize düşen yükümlülüğü tek cümleyle hafızalara kazımıştır. Bir başka sözünde ise “Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır ” diyerek Türk toplumundaki çocuğa verilen ehemmiyeti bir kez daha vurgulamıştır. Kadim değerleriyle dünyaya örnek olan bir millet olarak, insanlık dışı bu ve benzeri tüm olayları şiddetle kınıyoruz. Yarınımızın teminatı çocuklarımızın, her zaman ve her şartta yanlarında olduğumuzu tüm mecralarda haykırıyoruz ve yılmaksızın haykırmaya devam edeceğiz.

Son olarak ülkemizin kurucusu Yüce Atatürk’ün dediği gibi; “VATANI KORUMAK ÇOCUKLARI KORUMAKLA BAŞLAR” düsturumuzu bir kere daha yineliyoruz. Saygılarımızla,

 

    HUKUKİ MÜCADELE DERNEĞİ

KAMUOYUNUN DİKKATİNE

Son günlerde, avukatların barolara kayıt zorunluluğu ile avukatların üst meslek örgütü olan Türkiye Barolar Birliği’nin ünvanından “Türkiye” ibaresinin kaldırılacağına ilişkin tartışmalar, kamuoyunu meşgul etmektedir.

Avukatların meslek örgütünün isminden “Türkiye” ibaresinin çıkartılması veya avukatların baroya kayıt zorunluluğunun kaldırılması; geçmiş yıllarda yaşanan ve bazı baroların hukuksuz olarak sözde bölgesel barolar birlikleri kurma çabalarını cesaretlendirecek, bölücü akımların güçlenmesine sebebiyet verecektir. Baroya kayıt zorunluluğunun kaldırılması veya belirli sayıda avukatın bir araya gelerek baro benzeri yapılar kurmasının önünün açılması; etnik, siyasi, bölgesel hatta mezhepsel oluşumların ortaya çıkmasına ve yargının kurucu unsurlarından birisi olan savunma mesleğinin bağlı olduğu kurumların siyasallaşmasına veya marjinalleşmesine yol açacaktır.

Avukatların baroya kayıt zorunluluğunun kaldırılması ya da küçük ve etkisiz birden fazla baronun kurulması, avukatların büyük emekler vererek kazandığı sosyal haklar ile özlük haklarına telafisi imkansız zararlar verecektir. Gündemde tartışılan baro yapısı ile mesleğin ifası esnasında uyulması gereken meslek kuralları ve etik değerlerde farklılıklar oluşması kaçınılmaz olup; disiplinden ve melsektaş dayanışmasından uzak bir çalışma ortamının ortaya çıkacağı açıktır. Staj, disiplin, sosyal haklar ile özlük hakları gibi bir çok konuda baroya kayıt zorunluluğunun ortadan kaldırılması ile Avukatlık mesleğinin kayba uğrayacağı ve günden güne eriyen mesleğe olan itibarın da azalacağı dikkate alınmalıdır.

Mevcut kanuna göre baroların ve TBB’nin seçim usulü demokratik ve çoğulcu değildir. Bu nedenle her düşünceden mesleğe ve meslektaşlarımıza hizmet etmek isteyenlerin temsilinin sağlanması için mevcut seçim sistemi adaletsiz ve antidemokratiktir. Avukatların düşüncelerine ya da hayata bakışlarına göre nispi temsil sistemi uyarınca barolar ve TBB nezdinde temsil edilmemesi, tüm bu tarışmaları tetikleyen en önemli sorundur. Nispi temsil diğer meslek örgütlerinin bir kısmında başarı ile uygunlanmaktadır. Nispi temsil bir an önce barolara ve TBB’ye getirilmelidir. Tüm bu tartışmaların temelindeki temsil sorununun baroların ve TBB’nin demokratik baskı gücünü azalttığı ve günlük olaylara bakış açısını daralttığı tartışmasızdır.

Mevcut 1136 sayılı Avukatlık Kanununda tartışılması gereken avukatlık sınavı, staj, hukuk eğitimin kalitesinin arttırılması, reklam yasağı gibi mesleğin kalitesini arttıracak hususları tartışmak dururken, sadece baroya kayıt zorunluluğunun tartışılması, bu tartışma esnasında barolarda temsile ilişkin sıkıntıların dile dahi getirilmemesini doğru bulmuyoruz.

Türkiye Barolar Birliği yukarıda belirttiğimiz eksiklikler ve yetersizliklerine rağmen düşünceleri ve hayata bakışları farklı olan tüm avukatları üyesi olarak barındırmaktadır. TBB tüm meslektaşlarımızın görüşüne saygı duymalı, çalışma grupları ile tüm meslektaşlara da Türk Milletine hizmet etme olanağı sağlanması için gerekli koşulları oluşturmalıdır. Özellikle temsildeki adalet konusundaki eksiklikleri giderdikten sonra, Türkiye Barolar Birliği ve baroların, Ülkemizdeki en demokratik ve saydam meslek örgütleri olacağına inanıyoruz.

Meslek kuruluşlarında; Türklüğe, Türk Milletinin ve Türk Ordusunun manevi kimliğine, vakar ve haysiyetine yakışmayan söylem ve tutum içerisinde bulunan her kim olursa olsun, hukuk ve demokrasi sınırları dahilinde gereken her türlü yaptırımın uygulanması için sonuna kadar gidilmeli ve hakeden kişiler cezalandırılmalıdır. Ancak TBB ile baroların tamamının, terör destekçileri ve gruplarıyla aynı kefeye konularak adeta cezalandırılmasını da, doğru ve hakkaniyetli bulmuyoruz.

Meslek kuruluşlarının yöneticilerinin milli çıkar ve manfaatlerimize aykırı ya da bölücü faaliyetlerde bulunması veya meslek kuruluşları için değil şahsi veya siyasi ikbal peşinde olmaları kurumların kurumsal kimliklerinin yok edilmesine gerekçe yapılmamalı, meslek kuruluşlarının tüzel kişilikleri ile yöneticileri birbirlerine karıştırılmamalıdır.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği; “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” sözünü şiar edinmiş, barolara ve Türkiye Barolar Birliği’ne kayıtlı avukatların mensubu olduğu HUKUKİ MÜCADELE DERNEĞİ adına kamuoyuna saygı ile duyururuz.

 

HUKUKİ MÜCADELE DERNEĞİ

2017 YILI YARGI DEĞERLENDİRME TOPLANTISI

VERGİ DENETİMİ-VERGİ YARGISI ORTAK EĞİTİM PROGRAMI

HAYVANLARA YAPILAN EZİYETLER SUÇ KAPSAMINA ALINMASINA İLİŞKİN AÇIKLAMA

HAYVANLARA YAPILAN EZİYETLER SUÇ KAPSAMINA ALINMASINA İLİŞKİN AÇIKLAMA
 
03.12.2017 tarihinde Erzincan’da meydana gelen ve bir sokak kedisinin canice işkenceye maruz kalmasına ilişkin elim olayın görüntüleri medyaya yansımıştır. Kamu vicdanını derinden zedeleyen bu olay karşısında Hukuki Mücadele Derneği’nin tepkisiz ve sessiz kalması düşünülemez. Bu sebeple tıpkı insanların onurlu yaşama hakkına sahip olması gibi hayvanların da bu doğal hakka sahip olduğuna gönülden inanan üyelerimiz adına söz konusu olayın failini ve kendisinde bu cüreti bulmasına sebep olan zihniyeti şiddetle kınıyoruz.
 
Sadece kınamanın yahut lanetlemenin problemi çözmek adına yetersiz ve etkisiz kaldığının bilincindeyiz. Bu nedenle Derneğimizin kuruluş amacı doğrultusunda ülkemizin hukuk düzeninin iyileştirilmesi için eleştiriler ve önerilerde bulunmayı vazifemiz bilmekteyiz. Bu saikle belirtmek zorundayız ki 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, hayvanların maruz kaldığı kötü muameleyi engellemede, caydırıcı olmada ve faillere yaptırım uygulamada yetersiz kalmaktadır. Sahipli yahut sahipsiz ayrımına gidilmeksizin tüm hayvanların haklarının kapsamlı olarak korunması, onların birer nesne gibi değerlendirilmeyerek birer hak sahibi olarak görülmesi ve haklarının zedelenmesinin “suç” olarak nitelendirilmesi ancak yeni ve caydırıcı yasal düzenlemelerle mümkün olacaktır. Bu bağlamda yasama organının gerekli çalışmaları hızla başlatmasını ve bizlerle aynı dünyayı paylaşan hayvanların haklarını daha kapsamlı şekilde teminat altına almasını talep etmekteyiz. Ayrıca Erzincan Valiliği’nin Türk Ceza Kanunu’nun 151. Maddesinin ikinci fıkrası kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun da yerinde olduğu kanaatindeyiz. Hem söz konusu olaya dair gelişmeleri hem de hayvan haklarına ilişkin çalışmaları yakından takip edeceğimizi, ülkemizdeki insan olmayanların da haklarına yönelik iyileştirme çabalarına gerekli desteği her daim vereceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.
 
HUKUKİ MÜCADELE DERNEĞİ